13 Ağustos 2012 Pazartesi

Apaçi Masalı

Dağlardan büyük önyargılarımı yıktı bu kitap. Açıkçası sikseler de para verip almam bir bloggerin kitabını diyordum. Ne de olsa kendim de kıçı kırık bir bloggerim. Benim yazdığım ne ki onun yazdığı ne olsun... Parlayıp sönecek bir yıldız nihayetinde diye düşünüyordum...

Düşünüyordum işte... Para da vermedim kitaba. Ne para vercem ben yaa, onca harika kitap var elimin altında okunma sırasını bekleyen adında bile hayır olmayan kitabı mı alıp okuyacağım hadi ordan lan diyordum al, bak sen çok seversin diyenlere.

Almadım. Valla da billa da almadım. Teee İstanbul'dan kargolandı da geldi kitap bana, sırf tükürdüğümü yalayayım diye.

Yala dediler tükürüğünü, yaladım yalap şap...

Ben kendimi buldum bu kitapta. Dik başlılığımı boyun eğmezliğimi gördüm. Kenar mahallelerde ruhuma çöken kasveti yırtmak için geceler boyu ağlayışlarımı buldum. Yılmadım ben. Kahramanımız da yılmamıştı.

Hiç öğretmen olayım diye hayal kurmadım ben.. Okuyacak büyük adam olacak dediler. Büyük adamlar gibi oldum, büyük adam olamadım ama hayatımı dolu dolu yaşadım. İstediğimi tırnaklarım kanayarak elde ettim. Avuçlarım nasır bağladı. Utandım ben ellerimden ama emeğime saygı bekledim.

Yılmadım, yıkılmadım, doğru bildiğimin ardına düştüm. Gözüm karadır benim... Kuytu köşelere gizlerim yenilgilerimi, yılgınlıklarımı...

İşte öyleydi bu kitap... Beni bana anlattı. Beni ben yapanları yadsıyamayacağımı gösterdi. Neydim ki geçmişimden tiksinecektim. Ben bendim, ben geldiğim yeri unutmamalıydım.

Hayatın bana verdikleriyle asla yetinmedim buna da şükür demeden elimden gelenin en iyisini yapmayı bildim. Ben işimi Allah'a emanet edip de yan gelip yatmadım. Ne demiş büyükler eşeğini önce sağlam kazığa bağla ondan sonra havale et alllaha. İşte ben de tam da bunu yaptım.

Mına koyum ya babam gasp etti bilgisayarımı ne yazacağımı unuttum iyi mi?! Ben bu durumu yaşamayayım diye dişimi tırnağıma takıp çabalıyorum, sırf ona el aman dilenmemek, ona muhtaç olmamak için o ise... Neyse ya.

Kitaptan bahsediyordum ben. İşte demem şu ki, okuyun, okutun. Hiç bir şey kaybetmeyeceksiniz ama çok şey kazanacaksınız...

Masal dinlemeden büyüyen çocukların, masal gibi hayatları olur...

...........

Kadın olmak zor bizim memlekette, hem de çok zor. Kadınlar; siz ne bok yerseniz yiyin, geçmişte yaşadıklarınızı erkeklerin ve hemcinslerinizin ulaşamayacağı yerlerde saklayın.Yaşanmışlıkların, pişmanlıkların, yaşanmaması gereken anların bir kadının hatası olarak görüldüğü bu toplumda , geçmişiniz size karşı her zaman bir silah olarak kullanılacaktır. Bunun eğitim, statü, aşk ya da sevda ile alakası yok. Kadınların geçmişinde başından geçenlerle suçlandığı bir toplumun bireyleriyiz.Bir kadını geçmişi ile suçlamak ve yargılamak sadece erkeklere özel bir durum değil. Bir başka kadın tarafından da rahatça kullanılabiliyor bu durum. Yaşanmışlıkların arkasında durabilmek aslında çok büyük bir erdem, çok büyük bir meziyet.Bir kadının ulaşabileceği en son nokta, yaşanmışlıklar, acı ya da tatlı paylaşılan hatıralar geçmişte kaldığına göre , geleceğe sadece bir tecrübe olarak taşınırsa, ileride yaşanacaklar için çok büyük bir tecrübe olacaktır.

.........

İnsanı sevmekle başlar her şey. Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki, birbirimize etiketler vurmaya bayılıyoruz. İnsanlar yaptıkları işleri, giyimleri, konuşma tarzları/otobüste oturmaları ile yargılamak, bu ülke insanının en büyük ahmaklığı. Başkalarının saçmalıkları ve eksikliklerinden tiksinerek sanırım kendimize ifade edemediğimiz aptallıklarımızı örtüyoruz. İç huzur çok önemlidir. İnsanın iç huzuru yakalaması için, bu hayatı hem kendisiyle hem çevresiyle yaşamayı bilmesi gereklidir...

Kitap hakkında daha ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız  BURAYA BİR TIK!

İyi okumalar sevgili bloggerlar.